Birbaşka kaynak ta Siverekteki Fettahlıları görmekteyiz:
Fettahlılar, Osmanlı Devletinin iskan politikası ile Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleştirilmiş ve genellikle yönetici sınıfına mensup bir aşiret yada aile olarak bilinmektedirler. Siverek bölgesine de bu ailenin yerleştirildiği halen ellerinde mevcut bulunan belge ve fermanlardan da açıkça anlaşılmaktadır.
Hicri 1144 tarihli belgede Fettahlıların aynı zamanda Mutasarrıflık yapan Diyarbekir Alay Beyi Abdulfettahzade Mehmet’in Siverek ve Samsat bölgelerinde Malikane (kaydı hayat şartı ile tasarruf) sahibi oldukları belirtiliyor. O dönemdeki Ordu ve toprak sistemi gereği elindeki toprakla orantılı olarak seferde Bağdat muhafızı Vezir Ahmet Paşa komutasında 1000 tımar askeri ile hazır olduğu belirtilmektedir.
Yine belgelerden anlaşıldığı gibi bölgedeki diğer aşiretler ve toprağı işleyen halkla aralarındaki anlaşmazlıklar zaman zaman dersaadete (İstanbula) şikayet konusu olmuş ve sultan tarafından ikaz edilmişlerdir. Osmanlı devletinin iskan politikaları sonucu çeşitli bölgelere yerleştirilen Fettahlıların son dönemlere kadar Siverek’te etkin oldukları “Keşkül” adlı eserde de belirtilmektedir.
Siverek’te en uzun süre Belediye Başkanlığını Fettahlılardan Hacı Yılmaz Fettahlıgil yapmıştır. Çok uzun dönem Diyarbakır ve Siverek çevresinde yöneticilik, toprak malikleri olarak yaşayan Fettahlılar buradan diğer şehirlere göç etmişlerdir.
Fettahlıların ecdadından ve ulemadan Abdal Ağa ve Hacı Muhiddin Efendilerin türbeleri bugün dahi halk tarafından ziyaret edilmektedir. Son yıllarda Abdal Ağa türbesi ve kabristanı, H. Bahaddin Fetttahlı tarafından yeniden düzenlenerek hemen yanına Fettahlı Abdal Ağa Camii yaptırılmıştır.
Siverek’in en eski ailelerinden “Fettahlı Ailesi”nin elinde bulunan ve bu aile mensupları adına yazılmış Osmanlı Berât’larından olan bir belgede, Osmanlı toprak sistemi ve bu sistemin Siverek’te uygulanışı ile ilgili önemli bilgiler mevcuttur.
Hicri 1144 tarihli olan bu belgede özetle ;
“Siverek ve Samsat bölgesinde Malikane mutasarrıfı Diyarbakır Alay Beyi Abdü’l-Fettahzade Mehmet ’in 1000 nefer tımar askeri ile seferde, yine babası Diyarbakır Alay Beyi Abdülfettah ’ın tımar erbabı ile birlikte Bağdat Muhafızı Vezir Ahmet Paşa ’nın yanında sefere hareket için hazır olduğu anlaşılmaktadır.
Yine aynı belgede özetle; Abdülfettahzade Mehmet hakkında vuku bulan, reaya’ya zulm ettiğine dair şikayet üzerine mutasarrıfı olduğu mukatanın kendisinden alınarak daha önceki mutasarrıfı (belgede Seyit Gazi Bey adında birisi olarak belirtilmektedir) ile şikayetçi Büziği (Baziki aşireti ) aşiretinden Ali Bey ve Ebubekir’e 2500 guruş muaccel kira bedeliyle verildiği anlaşılmıştır. No.8/14
Belgede; Sonradan yapılan tahkikat sonucu Fettahlıların işlettiği topraklar, yapılan şikayetin asılsız olduğu anlaşılınca kendilerine geri verildiği belirtilmektedir.
Yine Fettahlılara ait Hicri 1151 tarihli başka bir belgede özetle
Siverek Sancağı dahilinde Üsve nahiyesinin Urgur karyesinde 2000 akçelik tımara sahip Hüseyin’in, Alay beyi Mustafa ’nın da arzı ve yine erbab-ı timardan başka bir Hüseyin’in ihbarı ile Sefer-i Hümayun’a katılmadığı sabit olduğundan sahip olduğu tımarın kendisinden alınmasına dair bir ferman gönderilmiştir.
Devlet için lüzumlu olan askerin mühim kısmının tımar sistemi ile temin edildiği bilinmektedir. Fettahlı Ailesine ait yukarıdaki belgede bu durum açık bir şekilde görülmektedir. Bundan başka Siverek’ten çeşitli seferlere asker gönderildiğini belgeleyen farklı kaynaklarımız da mevcuttur. Bunlardan birisi de 966/968-1558-1560 tarihli ve 3 numaralı “Mühimme” defterinde geçen aşağıdaki belgedir. Bu konuda Diyarbakır Beylerbeyliğine gönderilen bir fermanda da benzer durum görülmektedir.
“Diyarbakır Beylerbeyine,
Arap eşkıyanın Basra’ya yeniden saldırma ihtimali üzerine, bunu defetmek için Van, Ergani ve Siverek’ten Basra’ya gönderilmesi emrolunan asker ile kürekçi, zahire, toprak, demir, tel, kalay vs. hakkında gönderdiği mektubun alındığı; bundan sonra da aynı şekilde kendisine emrolunan hizmetlerin yerine getirilmesinde gerekli gayreti göstermesi ve bildirmesi lazım gelen bilgileri de arz etmesi.”
5 nolu Muhimme defterindeki belgenin orijinali
( Mühimme defterleri, Osmanlı döneminde sadaret (başbakanlık) dairesinde tutulan, önemli kararların ve yazışmaların kayıtlarının tutulduğu bir çeşit bakanlar kurulu defteri. Tarihe ışık tutan en önemli arşivlerdir )
H. 1119 tarihli bir başka belgede; silahlı süvari zabite verilen ve tımarın bir üstü olan Zeametin Siverek’te varlığı ile alakalı bir mesele şu şekilde geçmektedir.
Siverek Sancağı’nın İn nahiyesine bağlı Halebi karyesi nde 20.000 akçelik Zeamete sahip İsmail orta boylu ela gözlü açık kaşlı (belgede kimlik tarifi bu şekilde yapılmaktadır) tezkiresini kaybetmiş olduğu için Dersaadete müracaat etmiş olduğu anlaşılmaktadır. İsmail’e, Alay beyi’nin bayrağı altında sefere katılması şartıyla 20.000 akçelik Zeameti için kendisine yeniden tezkire verilmiştir.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren en iyi işleyen ve en önemli sosyo-ekonomik mekanizması söz konusu toprak sistemi yüzyıllar içerisinde zafiyet göstererek daha sonra Devletin başına büyük dertler açmıştır. Osmanlı toprak sistemi toplumun sosyal düzeni, ekonomik dengeleri ve askeri yapısı ile doğrudan irtibatlıydı. Bu düzendeki zafiyet yukarıda belirttiğimiz bütün müesseseleri, dolayısıyla Osmanlı toplum ve devlet yapısını temelinden etkilemiştir. Sınırlı bir döneme ait olmakla beraber Fettahlı Ailesi’nin sahip olduğu beratlardan da bu durumu tespit etmek mümkündür. Halka iyi davranılmadığı için zeamet arazisi bir dönem Fettahlılar’dan alınıp Bazüki aşireti nden Ali beye verildiği ancak durumun tekrar tahkik edilmesi sonucunda arazinin Fettahlılara geri verildiği anlaşılmaktadır. Bu tip şikayet ve çekişmelerin çokça meydana geldiği belgelerin genelinde göze çarpmaktadır. Esasen Siverekteki Fettahlı ailesine ait beratlardan Osmanlı Devleti'nin de bozulmanın farkında olduğu ve bu aksaklıkları düzeltmek için her beratın mukaddimesinde mutlaka nasihatlere yer verdiği anlaşılmaktadır. Şöyle ki;
H. 1230 tarihli bir beratın mukaddimesinde;
“Şam, Halep, Diyarbakır, Mardin, Adana, Ayıntab, Malatya ve Tokat bölgelerinde ve diğer bölgelerdeki mahallerin (Mir-i Maktua) tasarrufu bazı devlet ricali ile vilayet ileri gelenlerinin (Ayân) elinde olduğu ve bunların da üzerlerine düşen görevleri yapmadıkları, köylerdeki reayayı perişan ve rencide ettikleri belirtiliyor. Bu uyarılardan sonra nasihat olarak bu köylerin üzerlerine düşen işleri yapıp vergilerini verdikten sonra rencide edilmemeleri isteniyor.
Yine bu durumla alakalı bir başka belgede;
“Şam, Halep, Diyarbakır, Mardin, Adana, Ayıntab, Malatya ve Tokat bölgelerindeki bazı köylerin devlet adamlarının iltizamlarında olup bu durum bazen senede birkaç kez değişmekte, farklı kişilerin ellerine geçmekte bunun sonucunda burada yaşayan köylüler konulan ağır vergilerden ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmişlerdir. İhtiyaçlarını karşılayamayan bu köylüler tefecilerden faizle para almak durumunda kalıyor, aldıkları paralar her sene artan faizlerle ödenemez duruma geldiği için köylünün bir türlü borçtan kurtulamadığı bu durumun düzeltilmesi görevinin Şeyh’ül-İslam, Kadıasker, Nakib’ül-Eşraf tarafından güvence altına alınması belirtilmektedir.
Keşkül adlı el yazması eserde 1219 tarihlerinde Samsat Beylerinden Reşit Hüseyin Siverek'i işgal ettiği ve Diyarbekir Valisi Hasan Paşa büyük bir kuvvetle Siverek'i Samsat beyinin elinden aldığı belirtilmektedir.